Yazar: Yasin RAMAZAN
Yolların bitmesi demek, aslında bir noktada yolun milyonlarca farklı yöne ayrılması demekmiş.
Yol biter mi, bitmez mi? Sokak çıkar mı, çıkmaz mı? Caddeler ne kadar uzun, otoyollar nereye kadar gider veya sokak lambalarının ışığı hiç mi sönmez? Bilinmez. Bu sorular aslında cevabı bulunsun diye değil, böyle soruların da olduğu bilinsin diye sorulmuştur. Ve bilinmektedir de…
İşte oraya; o yolların bitişine –aslında yolların tükenişi demek daha uygun olur ya- kim gelirse gelsin, bu sorulardan haberdardır. Her bir yolu ayrı ayrı yürüme ihtimali ise hiç yoktur. Bilmektedir; yolun bittiğini, tabelaların tükendiğini bal gibi bilmektedir. Ama gitmek zorundadır bunca yoldan birine. Doğru çıkma ihtimalinin milyonda bir bile olmayışının yanında, belki de doğru yolun hiç olmaması da söz konusudur ya, bunu da bilmektedir. Ama bu yoldan, bu yoların tükeniş noktasından binlercesi, milyonlarcası da geçmiştir işe. O da geçecektir. Yerde ne kemikler, ne ölü yiyen böcekler var; demek ki burada kalan olmamış. Biz de kalmayacağız elbet.
Yollar tükenir, yollar tüketilir.
Doğru yolun yanlış yollara bir alternatif olmadığı bilinmez çünkü. Doğru, doğru olmak zorunda olduğu için vardır. Varlığı gizli, saklı ya da hesaplı olabilir. Ama gittiği yön her zaman hesapsız, açık ve seçiktir.
Şimdi ne gereği var felsefenin? Edebiyatın kıvrımlı yollarında direksiyon sallarken tekerlekten gelen gürültüler yetiyor zaten. Bir de bu paragrafı neden ekledin yazıya?
Yazı, kendi yolunu kendi seçer çünkü. Kalemin elimde duruşuna aldanmayın, o beni kulllanıyor. Yolunu bitirdikten sonra gittiği her yol doğru çıkıyor. Yolların tükendiği yerde, milyon ihtimalin ezici baskısından, vehimlerin ateşli cümlelerinden ve çaresizliğin çivili kıskacından böyle, bu hızla kurtuluyor. Hızının bittiği yer aslında yolların tükenişi gibi görünse de; bakmayın; onun tükenişidir. Herkes, kendi tükendiği yeri “yolun sonu” sayar. Bu böyledir.
Yazılar yazılır, çiziler çizilir, sözler söylenir ve yollar hakkında herkes herşeyi bilmektedir. Yoldan çıkan bir daha dönemez. Yola gelmeyen aslında adam değildir.Yolun başında olanlar vardır ve genellikle dönenlerle bu dönüş yolunda karşılaşırlar. Uzun ince yollar vardır; gece gündüz gidilir. Yolcu yolunda gerektir, çünkü yol uzundur. Yol yorgunluğu vardır, yol azığı konmuştur. Ama herşeyin olup bittiği yerde yolun sonuna gelinmiştir.
Yolun sonu… Tükenişin, beyaz bayrağı çektiği yerdir.